بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَلَا يَظُنُّ أُوْلَٰٓئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ ٤

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

– Diyanet İşleri

لِيَوْمٍ عَظِيمٍ ٥

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

– Diyanet İşleri

يَوْمَ يَقُومُ ٱلنَّاسُ لِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ٦

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

– Diyanet İşleri

كَلَّآ إِنَّ كِتَٰبَ ٱلْفُجَّارِ لَفِى سِجِّينٍ ٧

Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سِجِّينٌ ٨

“Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.

– Diyanet İşleri

كِتَٰبٌ مَّرْقُومٌ ٩

O, yazılmış bir kitaptır.

– Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ١٠

(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ ١١

(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

– Diyanet İşleri

وَمَا يُكَذِّبُ بِهِۦٓ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ ١٢

Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.

– Diyanet İşleri

إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ءَايَٰتُنَا قَالَ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ١٣

Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.

– Diyanet İşleri

كَلَّاۖ بَلْۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ١٤

Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu